KURUMSAL
GÜZEL TAŞ; HISN-I KEYFA
Batman il merkezine arabayla yaklaşık yarım saat mesafede. Batman’ın güneydoğusuna düşüyor. Henüz Batman’dan çıkıp birkaç km yol alır almaz, yolun sağı ve solunda sizi onlarca petrol kuyusu karşılıyor. Petrolü yerin metrelerce altından çeken koca koca tulumbalar adeta kocaman canavarları andırıyor. Yolu yarıladıktan sonra Dicle Nehri ile karşılaşıyorsunuz ve kalan yolun tamamını bu nehrin kenarından devam ederek tamamlıyorsunuz. Hasankeyf’e gelmeden önce yol kenarlarında hediyelik eşya bulunan tezgahlar sizleri karşılıyor.
İsmini Süryanice taş ve kaya anlamına gelen kifa kelimesinden aldığı söylenen Hasankeyf sonrasında Kipas, Cepha ve Osmanlı döneminden itibaren ise Hısnkeyf olarak anılıyor. Milattan önce ve sonra Med, Pers, Asur, Bizans, Artuk, Eyyübi, Osmanlı gibi birçok medeniyete ev sahipliği etmiş bir ilçe Hasankeyf. Önemli ticari yolların kesiştiği bir bölgede olması nedeniyle de hep popüler olmuş. Osmanlıların eline geçtikten sonra önemini yitirmiş. Yakında ise tüm gerçekliğini yitirecek. Çünkü hikayesi bol olan bu bölge, Ilısu Barajı ile sular altında kalacak. Yani hikayenin bizzat kahramanı olmanız için az bir zaman kaldı. Batman’a 37 kilometre uzaklıkta olan ve Dicle Nehri kıyısında yer alan Hasankeyf’te ilk dikkat çeken unsur “mağara evler”. Burayla özdeşleşen “Kaya Kale”nin içi de aslında mağara evlerle dolu. Mağara evler güvenli olmadıkları gerekçesiyle boşaltılmış. İlçede yaşayanların büyük çoğunluğu buradan “zorunlu” taşınmış. Rivayete göre bölgeyi ziyaret eden dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay karşısında oldukça kalabalık bir grup görünce şaşırmış. Şaşkınlığının nedeni etrafta hiç evin olmamasıymış. “Bu kadar insan nerede yaşıyor?” diye sorduğunda “mağaralarda” yanıtını almış. “Bu devirde mağarada yaşanır mı?” diyen Cumhurbaşkanı’nın direktifiyle bölgeye konutlar inşa edilmeye başlanmış. Oysa kimsenin böyle bir isteği yokmuş. Hasankeyflilerin zorunlu eve çıkışı da böyle başlamış. Yaklaşık 5 bin mağaranın bulunduğu kaleye bugün güvenlik gerekçesiyle ziyaret izni verilmiyor. Ama buranın afacan çocukları mutlaka bir yolunu bulup sizi oraya çıkartıyorlar. Onları dinleyin, zira anlatacak daha çok hikayeleri var.
EFSANELER KENTİ Batman’dan Hasankeyf’e giderken sizi ilk olarak Zeynel Bey Türbesi karşılıyor. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın oğlu için yaptırılan türbe dıştan silindirik, içten sekizgen yapısıyla dikkat çekiyor. Türbenin silindirik gövdesi turkuaz ve lacivert sırlı tuğladan yapılı, kuşakların üzerinde ise Allah, Ahmet, Muhammed ve Ali isimleri yazılı. Bu eser Orta Asya’da 14. yüzyıl ortalarından itibaren egemen olan klasik mimari bezeme stilinin Anadolu’daki tek örneği. Birçok efsaneye ev sahipliği yapan Hasankeyf’te; 1116 yılında Artuklu Fahrettin Karaaslan isteğiyle inşa edilen köprünün ortasında düşman saldırılarını engellemek için yaptırılan 40 metrelik ahşap bir giriş kapısı bulunuyormuş. Etkileyici kesme taşlardan yapılan köprünün üzerinde “Bu kadar büyük bir köprü yapılmayacaktır” yazısı da varmış. İlçenin en önemli simgesi olan Hasankeyf Kalesi’nin yapım tarihi 363. doğal kayalardan yapılan kalenin 7 ayrı kapısı olduğu, bunlardan dördünün görülebileceği diğer üçünün gizli olduğu, içlerinden birininse efsunlu olduğu söyleniyor. Şöyle ki: Hasankeyf kalesinin giriş kapısı üzerinde akrep ve yılan kabartması bulunuyormuş. Bu iki kabartmanın amacı kaleye girenleri akrep ve yılan sokmasından korumakmış. Ancak akrep kabartmasının Mısırlı bir turist tarafından çalınmasıyla akrep tılsımı bozulmuş... Ama burada hala yılanlara karşı güvencedesiniz! Büyük kalenin dışında, halk tarafından Küçük Kale olarak isimlendirilen yerde bulunan bir kaya kütlesi, Artuklular ve Eyyübiler zamanında darphane olarak kullanılıyormuş. Moğolların saldırılarıyla harap olan darphaneye gitmek için kayalardan oyulmuş bir merdiven kullanılıyormuş. Buradan çıkan paraların örnekleri bugün Mardin Müzesi’nde görebilirsiniz. Hasankeyf bir kaç ay içinde Ilısu Baraj projesi kapsamında binlerce yıllık tarihiyle beraber sular altına gömülecek. Eğer henüz görmediyseniz bu kalan kısa zamanı değerlendirin. Eğer giderseniz ise Hasankeyf’te suya ayaklarınızı daldırıp yemek yemeden ve su yerine sütün, şeker yerine balın kullanıldığı, içine ceviz parçacıklarının eklendiği hilve kahvesini içmeden dönmeyin.